aseel hasbini - denize giderim, görürüm
maumau’nun İstanbul Tasarım Müzesi’nde sürdürdüğü misafir sanatçı programı kapsamında gelen Lübnan’lı sanatçı Aseel Hasbini’nin, İstanbul’u ve ona ilham olan denizi illüstrasyon, dijital unsurlar ve tekstil sanatını bir araya getirerek ürettiği işlerden oluşan sergisi “denize giderim, görürüm” 24 Mayıs 2024 cuma günü, saat 18:00 da İstanbul Tasarım Müzesi’nde açıldı.
Denizin enginliği ve sürekli değişen güzelliği uzun zamandır insanlığı büyüler, ritmik dalgalar, sınırsız bir ufuk ve yatıştırıcı melodilerle bizi çağırır. Şairler, sanatçılar ve filozoflar onun zihni sakinleştirme, ruhu yükseltme ve duyularımızı uyandırma yeteneğini kabul ederek iyileştirici gücünü yüceltmişlerdir. Denizin etrafında, dalgaların gelgitlerinin kendi duygularımızı ve hislerimizi yansıttığı bir yansıma dünyasına dalıyoruz.
Bu sergideki çarpıcı eserlerden biri de "Denizden Bir Mektup" adlı duvar halısı. Sanatçı, punch nakış, iğne işi ve akrilik boya kullanarak, sakin dalgalardan çalkantılı tepelere kadar denizin nüanslarını yakalıyor. Kumaş kolajı ve boya, denizin renklerini tasvir ederek izleyicileri duyusal açıdan zengin bir deniz kenarı deneyimine sürüklüyor. Bu duvar halısı, izleyicileri çok duyulu bir düzeyde etkileşime davet ederek onlara denizin tedavi edici gücünü ve sükûnet ve huşu uyandırma yeteneğini hatırlatıyor.
"Sen Hangisisin? Hepsi olmalı" kanepe, insan duygularının karmaşık dalgalarını yansıtıyor. Sanatçı, titiz bir işçilikle dalgaların karmaşıklığını resmederek duygusal gelgitlerimizi ve akışlarımızı yansıtıyor. Bireyler duygularını yönlendirirken, bastırmadan işlemeye, umut ve güven bulmaya kadar dönüştürücü bir yolculuktan geçerler. Çarpan dalgalar, denizin tesellisini ve umudunu yankılayarak katartik salıverme ve yenilenmeyi sembolize ediyor. Bunu Celaleddin Rumi'nin dönüştürücü yolculuğuyla ilişkilendiren sanat eseri, izleyicileri kendini keşfetme ve büyüme üzerine düşünmeye davet ediyor.
“hamdım, piştim, yandım”
Celaleddin-i Rumi
Ayrıca, kanepenin figürü, deniz temalarını eserlerine entegre etmesiyle bilinen Portekizli şair Fernando Pessoa'yı çağrıştırıyor. Bu bağlantı, Pessoa'nın kendi iç dünyasında gezinmek için denizin gizemlerini keşfetmesiyle derinlik kazanıyor. Tıpkı Pessoa'nın denizi bir sembol olarak kullanması gibi, kanepe de kültürler arasında iç gözlemi ve kendini keşfetmeyi teşvik ediyor.
"الماء حياة" (su hayattır) adlı kısa film, özellikle İstanbul'un kıyı bölgelerinde, suyun enginliği etrafındaki yaşamın özünü yakalıyor. Sanatçı, dokunaklı görseller ve iç görülü anlatımlar aracılığıyla, Türk insanının yanı sıra bu kıyı bölgelerinde yaşayan farklı milletlerden bireyleri resmederek şehrin çeşitli kültürel dokusunu yansıtıyor. Film, çeşitli dillerde yapılan konuşmalardan kesitler sunarak, parıldayan dalgaların fonunda gerçekleşen zengin ve dinamik etkileşimleri vurguluyor. Sanatçı kendi düşünceleri ve yansımaları arasında gezinirken, iç dünyası ile denizin dokusu arasında derin bir bağ kuruyor. Bu sinematik keşif aracılığıyla "الماء حياة" izleyicileri, insanlık ve okyanus arasındaki zamansız bağı ve kıyılarında ortaya çıkan sonsuz hikayeleri düşünmeye davet ediyor.
Bilimsel araştırmalar denizin insan ruhu ve fizyolojisi üzerindeki derin etkilerini doğruluyor. Denize bakmak stresi azaltır ve duyguların işlenmesiyle ilişkili sinir yollarını harekete geçirir. Deniz kenarında güneş ışığına maruz kalmak serotonin sentezini ve ruh halinin düzenlenmesini teşvik eder. Deniz kenarındaki duyusal deneyim serotonin salınımını daha da artırarak esenlik ve sükunete katkıda bulunur.
Power in Numbers
Programs
Locations
Volunteers